• Mehmet Pektaş
    • Şair-Yazar
Cesur Kaşifler çıktı.
5 kitaplık yeni seri. Çocuklar bu seriyi çok sevecek.
Adam Olacak Çocuk Serisi
Seri yeni kitaplarla devam ediyor.
Macera kitapları çıktı.
Dr. Mehmet Pektaş'ın 5 kitabı birden çıktı.

Ana sayfa

Genç yazar bilgisayarın başına oturmuş, bir öykü yazmaya hazırlanıyordu. Bazen bir oturuşta sayfalarca yazardı, bazen de boş bir sayfa açar, bu boş sayfaya bakar bakar tek kelime yazamazdı. Üç beş satır yazıp devamını bir türlü getiremediği onlarca dosya vardı. Bilgisayardaki bir klasör bu yarım kalmış öykülere aitti. Yazarın birazdan yazacağı öykü diğerlerinden farklıydı. Çünkü bu, her şeyden önce bazı anlarına bizzat şahit olduğu yaşanmış hazin bir olaydı. Hakan’la Filiz’in öyküsü. Yazar, her ne kadar yaşanmış bir olayı anlatacak olsa da, öyküyü kafasında tekrar kurguladı. Hem Hakan’ı, hem de Filiz’i iyi tanıyordu. Hatta Hakan’la akrabalık bağı da vardı. Bu yüzden edebiyatçıların hâkim bakış açısı veya ilahi bakış açısı dedikleri tekniği kullanmayı tercih etti. Bu anlatım tekniğinde anlatıcı olaylara dışarıdan bakar ve kişilerin en mahrem bilgilerini, zihinlerinden geçenleri, geçmişte yaşadıklarını, gelecekte başlarına gelecekleri kısaca bütün her şeyi bilirdi.
“Ekim, kasım aylarında hava kararıp yağmur yağmaya başlayınca içimi bir korku kaplar. Böyle zamanlarda kötü bir şeyler olacak gibi hissederim. Telefon veya kapı çalınsa besmele ile açarım. Hafakanlar basar. Annem beni böyle bir ayda böyle bir havada doğurmuş. Köy yeri… Tarihi tam olarak bilen yok. Sancılar sabahtan başlamış, öğlene doğru iyice artmış. Konu komşu toplanmış. Üç çocuğun ikisini tarlada doğuran annem, ne hikmetse üçüncüyü yani beni bir türlü doğuramıyormuş. Vakit ilerledikçe hava bozmuş, bardaktan boşanırcasına bir yağmur başlamış. Annemin çığlıklarına gök gürültüleri karışmış. Köyün içinden geçen dere taşmış, yolları sel almış. Köyde bir koşuşturmadır başlamış. Kimisi evinin, kimisi ahırının, kimisi dağda bayırda kalan hayvanlarının, kimisi de canının derdine düşmüş. Bu hercümerç içerisinde annemin kanaması başlamış, herkesi bir telaş almış. Kadınlar ne yapacaklarını bilememişler.
Telefonumun ekranında Vedat’ın ismini görünce şaşırmadım desem yalan olur. Vedat uzaktan akrabam olur. Yaşıt sayılırız. Çocukken evlerimiz birbirine yakındı. İlkokulu aynı sınıfta okuduk. Sonra yollar ayrıldı, önce babamın tayini çıktı. Arkasında onlar da başka bir şehre taşındı. Görüşürsek düğünlerde bayramlarda görüşür olduk, o kadar. Vedat’ın numarasının telefonumda kayıtlı olduğunu bile bilmiyordum. Acaba yanlış mı aradı diye düşünerek telefonu açıp açmama konusunda tereddüt ettim. Elim birkaç defa yes tuşuna gidip geldi. Telefonu belki de en son çalışında açtım.
Üstü başı perişan, yüzü, gözü kirden kararmış, saçı sakalı birbirine karışmış haldeydi. Onu köşe başındaki çöplükte görürdük hep. Burası onun eviydi. Uykusu geldiğinde yere serdiği kartonun üzerine uzanır, yorganını başına çekerdi. Kimseyle konuşmazdı. Adı nedir, kimin nesidir, neden burada yaşıyor bilen yoktu. Herkes ona Kirli diyordu. Bu adamı ilk gördüğümde ve ona Kirli dendiğini öğrendiğimde aklıma 2000’li yıllarda yayınlanan “Ekmek Teknesi” geldi, orada da bir Kirli vardı: Kadir Çöpdemir. Mahalleli o diziden ilhamla mı adama bu lakabı takmıştı, yoksa bizim Kirli diziden önce de mi buralardaydı bilmiyordum.
Açıkkara'nın bu sayısında Mehmet Pektaş'ın yanı sıra Yunus Emre, Tayyib Atmaca, Hacı Musa Tuncer, M. Nihat Malkoç, Tacettin Şimşek, Mehmet Osmanoğlu, Fâik Kumru, Kenan Yavuzarslan, Halit Yıldırım, Hilmi Kınalı, Osman Gazi Turaç, Cafer Mayalı, Ali Kemal Yiğit, Salman Kapanoğlu, Ziyâ Nûrdan, Dursun Yeşil, Mehmet Aluç, Zekeriya Çakabey ve Âşık Serdari'nin yazı ve şiirleri yer alıyor.
... 25 ...