Ankara ,Ankara Vah Ankara (Habernews.com)

ANKARA ANKARA VAH ANKARA

(Ankara’da küçük bir araştırma çerçevesinde dil gerçeği)

 

Dil konusunda hep iyimser davranmaya çalıştım. Yabancı kelimelerin dilimizi adeta istila edişini modayla açıklayarak kendi kendimi teselli etmeye çalıştım. Bay bay Türkçe yerine Merhaba Türkçe, Türkçem Dilim Dilim yerine, Türkçem Sevgilim demek istedim.

Yıl 2005. Küçük bir çalışma yapmaya karar verdim. Daha çok gençlerin gidip geldiği bir caddedeki işyeri isimleri tespit ederek Türkçe kelime oranını belirleyeceğim. Özellikle gençlerin gidip geldiği bir cadde tercih ettim. Bu sayede bugünün diline bakarak geleceğe dair de fikir sahibi olabileceğimi düşünüyordum. Bir arkadaşımla beraber caddeye gittik. Teker teker bütün işyeri isimlerini yazdık. Sıra değerlendirmeye geldi. Değerlendirmede temel ilkem Ziya Gökalp’ın ifadesiyle “Türkçeleşmiş Türkçedir” anlayışı idi. Yani dilimize yerleşmiş kelimeleri Türkçenin malı olarak kabul ettim. O kadar iyimser davrandım ki Teknosa’yı bile teknoloji ve sabancının birleşmesi olarak değerlendirerek Türkçe kategorisine dâhil ettim. Buna rağmen ulaştığım yabancı kelime oranı dehşet vericiydi: %69,8. Yanlış hatırlamıyorsam Anadolu üniversitesi yabancı isimleri %70 olarak tespit ediyor. Yine İstanbul Teknik Üniversitesi’nin yapmış olduğu araştırmaya göre ticaret merkezlerine başka dillerden aldıkları isimleri koyanlar %70,3 oranında o kelimelerin anlamlarını bilmiyorlar. Anlamını bile bilmediğin kelimeyi işyerine isim olarak koyacaksın. Bu ancak sömürge ülkelerin kaderi olabilir ama asla tercihi olamaz. Başka dili kabul bir anlamda başka kültürü de kabul anlamına geliyor, galiba başka kültürü kabul de kendi kültürümüzü inkâr anlamına gelir. Fastfood ve cafe kültürleri ilk akla gelen örnekler.

Türkçe isimler, klasik hatta çağ dışı görülüyor. Millet olma şuurundan uzaklaşan bir gençlik yetişiyor. Eurovision şarkı yarışmasına İngilizce şarkıyla katılıp birinci oluyoruz, bununla gurur duyuyoruz. Eğer orada bu ülke temsil edilecekse bu ülkenin diliyle, zevkiyle temsil edilsin. Biz dilimizden utanıyor muyuz? Utanıyor muyuz ki uluslararası bir platformda kendi dilimizle yarışamıyoruz? Bu durumun adını “aşağılık kompleksi” olarak koymak en kestirme yol olsa gerek.

Değişen mantığı ve çürüyen dil hassasiyetini gösteren bir ayrıntıya değinelim. Bakalım hatırlayabilecek miyiz? Bir kart reklâmı vardı. Advantage Card reklâmı. Armağan Çağlayan “Neden kart değil de card?” diyordu. Önce bir gülüşme ve arkasından “Ha card, ha kart ne fark eder?” cevabı. Ne demek “ha card ha kart”. Kart Türkçedir. Card İngilizce. “Advantage” İngilizce “avantaj” Türkçe. Türkçeleşmiş Türkçedir düsturunu tekrar tekrar hatırlatırım.

Fransa açılan işyerlerine yabancı isimler konulmasını yıllar önce kanunla yasakladı. Bizde hâlâ ciddi bir çalışma yok. Bu konuda atılan ufak tefek adımlarsa çok yetersiz. Yapılacak iş nedir? Dil herhangi bir kurumun malı değil, herhangi bir devletin malı da değil. Dil insanların malı, milletin malı. Bu yüzden herkes dil davasında kendince görev üstlenmeli. Bir mevki makam sahibi olmaya bile gerek yok. Hiçbir şey yapamazsak yabancı isimli yerlerden alışveriş yaparken bir defa daha düşünelim, bu tarz yerlere e-postalar atalım. Bu da olmazsa internette kullandığımız takma isimler bari Türkçe olsun.  


Yorumlar - Yorum Yaz