Atlı Adam ve Yerel Seçimler (Habernews.com)

ATLI ADAM ve YEREL SEÇİM

            Zamanın birinde bir adam yaşarmış. Bu adamın hayatta tek isteği bir at sahibi olmakmış. Nitekim o zamanlar ulaşım zor, at değerli, adamsa inadına fakir. Adam azmetmiş çalışmış çabalamış. Ne iş olsa yapmış. Yememiş içmemiş kazandığını biriktirmiş. Yıllar sonra oturup biriktirdiği parayı saymış, hesabını kitabını yapmış. Parasının Bakmış ki parası iyi bir at almaya yetiyor. Ama almak istediği at öyle sıradan bir at değil. Bu yüzden bir sabah vurmuş torbasını sırtına köy köy kasaba kasaba gezip at aramaya başlamış. Kimi yerlerde gösterilen atları adam beğenmemiş kimi yerlerde gösterilenleri beğenmiş ama parası yetmemiş. Bir gün bir köyde hem isteği gibi hem de parasına uygun bir at bulabilmiş. Eller tutulmuş, pazarlık yapılmış velhasıl adam atı almış. Vakit kaybetmeden yola koyulmuş. Birkaç gün sonra bir yaya yolcuyla karşılaşmış. Yolcunun üstü başı perişan belli ki günlerdir aç, sefil yollarda. Atlı adam, yaya yolcunun haline acımış. Kendi azığında da pek bir şey olmamasına rağmen yiyeceğini yayayla bölüşmeye karar vermiş. Bir ağacın gölgesine oturup azığı yemişler. Gidecekleri istikamet de aynı olduğundan yoldaş olmuşlar. Adam atını terkisine almış. Konuşarak, söyleşerek yol almışlar. Akşam olmuş. Bir yere çekilip yatmışlar. Sabaha karşı adam nal sesleriyle irkilmiş. Gözünü açtığında yardım ettiği yaya yolcunun, atıyla beraber dört nala kaçtığını görmüş. Arkasından koşmaya çalışsa da yetişmesi mümkün olmamış. Soluk soluğa kalan adam derin bir iç çekip:

            -Git demiş git. Ben seninle yoldaş oldum derdimi, tasamı anlattım sana buna acımam. İki lokma azığımı bölüştüm buna da acımam. Yıllardır böyle bir atım olsun isterdim alıp kaçtın, ona da acımam. Yalnız benim içimdeki acıma duygusunu, merhamet duygusunu da alıp gittin işte buna yanarım demiş. Evet hikaye bu.

            Yerel seçimler yaklaştıkça rekabet kızışıyor. Partiler birbirlerinin ipliğini pazara çıkarma yarışında. Bazense öyle hallere düşüyorlar ki kepazelik desek değil, rezillik desek değil, komedi değsek değil. Neyse biz hikâyeden uzaklaşmayalım. Siyasilerimize oy kazandırırken insani değerlerimizi kaybetmeyelim. Malum devir insanî değerler üzerinden siyaset devri. Bunları anlatmamın sebebini lafı fazla uzatmadan söyleyeyim Deniz Feneri. Deniz Feneri yaptığı faaliyetlerin ötesinde Türkiye’de yardım kuruluşlarının bir öncüsü bir önderi olmuştur. Dernekler devlet kontrolünde faaliyet gösteriyor değil mi? Varsa bir usulsüzlük yargı ilgilenecektir zaten. Ama bazı siyasiler kürsülerde “Bu seçim Deniz Feneri seçimi olacak” diye nutuklar savurup daha içerisinde ne yazdığı belli olmayan klasörler gösteriyor (özellikle dosya değil klasör diyorum). Deniz Fenerinin şahsında ise halkımızın merhamet duygusu zedeleniyor. Deniz Feneri halkımızın gözüne bir öcü gibi gösterilmek isteniyor. Amaç belki siyasi ama sonuç insani. İnsanımız böyle kuruluşlara şüpheyle bakmaya başlıyor.yardımlar azalıyor, hayırlar geçiyor. Fakir, fukara daha da muhtaç hale geliyor.

Ne diyelim;

            Bizim oyumuzu alın, bizi yalan yanlış vaatlerle oyalayın, ellerinize kırmızı klasörler alıp bayrak gibi sallayın  ama ne olur bizim içimizden merhamet duygusunu almayın çünkü kaybedecek pek bir şeyimiz kalmadı.


Yorumlar - Yorum Yaz