Türk Kültür ve Edebiyatında Anne 1

İçimde ilk sütün o bulutsuz aklığı
Arkamda eli gibi yumuşak dağlar
Değişmez ninnisinin çocuksu sıcaklığı
Ağlarsa, anam ağlar, gayrisi yalan ağlar.
                                                                                 Adnan Ardağı
 
Tarihin bilinmeyen dönemlerinden itibaren Türkler güçlü aile yapısı ve sağlam akrabalık bağları ile dünya medeniyetleri arasında ayrı bir konumda yer alır. Aile, içerisinde bütün bireylerin kendine özgü bir pozisyonu olsa da “anne” her zaman farklı bir pozisyona ve değere sahip olmuştur. “Anne”, aile yapısını ayakta tutan, evi çekip çeviren, çocuklarına en zor şartlarda bile kol kanat geren, yeri gelince babayı yönlendirerek ona istikamet veren kişidir. Gerek kültür hayatımızda, gerekse inanç dünyamızda anne”ye gereken kıymet verilmiştir.

Duygu ve düşüncenin en pratik ifade vasıtası olan dile dayalı edebî eserlerde de anneye karşı duyulan büyük saygı ve derin sevgi en güzel, en ince yansımalarını bulmuştur. Gerek İslamiyet öncesi eserlerde, gerek İslamiyet etkisinde gelişen Türk edebiyatında gerekse modern edebiyatta anne sevgisi şairlerin ruh dünyalarını kuşatarak, satır aralarına sinmiş, mısralara işlemiştir.

İlk insanların dünyayı anlamlandırış çabalarının edebî tezahürleri olarak değerlendirilebilecek olan destanlarda Türk ruhu, yaratılışın arkasında kadının varlığını düşünmüştür. Altaylara ait olan Yaratılış Destanı’nda yaratma ilhamını veren kadındır. Eski Türk devletlerinde ise, kadının, hatun sıfatıyla devlet ricalinde kağanın yanında yer aldığı ve bazı kritik kararlarda söz sahibi olduğu bilinmektedir.
Türk edebiyatının bilinen en eski edebi metinleri olan Orhun Kitabelerinde, kadın ve erkek birlikte anılmaktadır. Kitabelerde konuşan Bilge Kağan, anne ve babasının tahta oturduğundan, insanlara hükmettiğinden bahseder. Geleneklere göre, sadece “Han emreder” sözleri ile bir emirname çıkarırlarsa geçerli sayılmaz, ancak “Han ve hatun emreder” şeklinde başlarsa geçerli olurdu.

İslamiyet’in kabulü ile birlikte, Türk ruhu, yeni bir forma kavuşmuş, bütün yaşam tarzı, dünya algısı yeniden şekillenmiştir. “Anne”, böylelikle kutsî bir boyut kazanmış ve mukaddes bir varlık haline gelmiştir. İslamiyet, anne, babaya itaat, onlara karşı gelmeme, yaşlıklarında bakma gibi durumları kesin hükümlere bağlamıştır:

“Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisa/36)

“Biz, insana, ana babasına iyilik etmesini emrettik. Şâyet onlar seni, hakkında hiçbir bilgin olmayan şeyi bana ortak koşman için zorlarlarsa, bu takdirde onlara itaat etme. Dönüşünüz ancak bana olacaktır ve ben yapmakta olduklarınızı size haber vereceğim.”(Ankebut/8)

İslam dini, kul hakları içerisinde anne, baba hakkını her şeyin üzerinde tutmuş, Allah’a ve O’nun Resulü (SAV)’ne itaatten sonra anne, babaya itaati emretmiştir. Anne, babayı kırıp gücendirmek bir yana onlara “öf” bile denilmemelidir. İslam dini, evlatlara kendi küçüklüklerini ve muhtaçlıklarını hatırlatarak aynı hassasiyeti yaşlılıklarında anne babaya karşı bekler:

 “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, annenize ve babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine öf! bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle! Onları esirgeyerek alçakgönüllülükle üzerlerine kanat ger ve: Rabbim! Küçüklüğümde onlar beni nasıl yetiştirmişlerse, şimdi de sen onlara (öyle) rahmet et! diyerek dua et.” (İsra 23-24)

Bu konuda Lokman Suresi 14. ayette şöyle buyrulmaktadır:
“Biz insana, annesine ve babasına iyi davranmasını tavsiye etmişizdir. Çünkü anası onu nice sıkıntılara katlanarak taşımıştır. Sütten ayrılması da iki yıl içinde olur. (İşte bunun için) önce bana, sonra da annene ve babana şükret diye tavsiyede bulunmuşuzdur. Dönüş ancak banadır.” (Lokman 14)

Peygamber Efendimiz, anne-baba hakkı konusunda çok hassastır. Asr-ı saadette bir adam Efendimiz (SAV)’e gelerek:
−”İnsanlar arasında kendisine en iyi davranmam gereken kimdir? diye sorar. Peygamber Efendimiz (SAV):
-“Annendir” buyurur. Adam:
−”Ondan sonra kimdir? diye sorar. Peygamber Efendimiz (SAV)yine:
-“Annendir”, buyurur. Adam tekrar:
−”Ondan sonra kimdir?” diye sorar. Peygamber Efendimiz (SAV) yine:
-“Annendir”  buyurur. Adam:
−”Ondan sonra kimdir?” diye sorunca bu defa Efendimiz (SAV):
-“Babandır” buyurur. (Buhari Edeb 2, Müslim Birr 1)
 
Peygamber Efendimiz (SAV), bir başka hadis-i şeriflerinde Abdullah ibni Mes’ud (ra)’nın “Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir?” sorusuna “Vaktinde kılınan namazdır.” buyurur. “Sonra hangisi gelir.” denilince, Peygamber Efendimiz (SAV): “Ana babaya iyilik etmektir” buyurur, sahabe efendimiz “Daha sonra hangisidir?” deyince, Peygamber Efendimiz (SAV): “Allah yolunda cihad etmektir’” buyurur. (Buhari, Edep, 1; Müslim, İman, 36)
 
Peygamber Efendimiz, cihad için izin isteyen bir sahabeye ise, “Annen ve baban sağ mı?” diye sorar “evet” cevabını alınca “Öyleyse git onlara hizmet et’”buyurur. (Buhari Cihad 138, Müslim Birr 5)
 
Peygamber Efendimiz, bir başka hadis-i şeriflerinde, “Büyük günahlar şunlardır; Allah’a ortak koşmak, ana babaya itaatsizlik etmek, haksız yere adam öldürmek ve yalan yere yemin etmektir” buyurmuştur. (Buhari Eyman ve’n-Nuzur 16)

Peygamber Efendimiz, anne konusundaki tavrını şu hadis-i şeriflerle en veciz şekilde özetlemiştir:
"Anne cennet kapılarının ortasındadır." (İbn Hanbel, V, 198);
"Cennet annelerin ayakları altındadır."(Nesâî, Cihad, 12)
 
            Tüm annelerimizin anneler günü kutlu olsun.
 

Yorumlar - Yorum Yaz