Mâh-ı Muharremdir Bu (sondakika32.com)

Muharrem ayındayız.

            Muharrem “haram kılınmış” demek. Müslümanlıktan önce bu ayda savaş haram olduğu için “muharrem” denilmiş. Ayın 10. gününe “aşure (âşûrâ) günü” diyoruz. Aşure, Arapça 10 anlamına gelen “aşere” kelimesinden geliyor. Muharrem ayı ve özellikle bu ayın 10. günü bize pek çok müjdeli olayı hatırlatıyor:

 

Hz. Âdem’in tövbesi aşure günü kabul edildi.

Hz. Musa’nın mucizesi olarak Kızıl Deniz aşure günü ikiye yarıldı ve Firavun’un ordusu sulara gömüldü.

Nuh tufanı bu ayda sona erdi ve Hz. Nuh’un gemisi Cudi Dağı’nın üzerine aşure günü oturdu.

Hz. Yunus balığın karnından aşure günü kurtuldu.

Hz. İsa dünyaya aşure günü geldi ve göğe yine bu gün yükseldi.

Hz. Yusuf, kardeşleri tarafından atıldığı kuyudan aşure günü çıkarıldı.

Hz. Davud’un tövbesi bu gün kabul edildi.

Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail, bu gün doğdu ve Hz. İbrahim içine atıldığı ateşten bu gün kurtuldu.

Evlat hasretiyle kör olan Hz. Yakup’un gözleri bu gün görmeye başladı.

Hz. Eyyup bu gün şifa buldu.

Peygamber Efendimiz (sav) 622 yılı Muharrem ayının 1. günü Mekke’den Medine’ye hicret etti. Efendimiz (sav)’in geçmiş ve gelecek bütün günahlarının affedileceği bu ayda müjdelendi.

           

Bu müjdelerin yanında Muharrem ayı gelince Kerbela’yı ve Kerbela’da yaşananları hatırlıyoruz. Hicretin 61. yılı Muharrem ayı.

 

Peygamberimiz (sav)’in göz bebeği Hz. Hüseyin geliyor aklımıza. Allah’ın aslanı Hz. Ali ve velilerin anası Hz. Fatıma’nın oğlu Hz. Hüseyin.

Efendiler efendisinin “Hüse­yin bendendir, ben de Hüseyin’denim. Allah’ı seven Hüseyin’i sever. Hüseyin, torunlardan bir torundur.” deyişiyle irkiliyoruz.

1300 küsur senedir kapanmayan yara aynı tazeliğiyle kanıyor.

Cennet gençlerinin seyidi Hüseyin’in şehit edilişini hatırlıyoruz. Mübarek başının bedeninden ayrılıp önce Kufe’ye sonra da Şam’a götürülüşünü hatırlıyoruz.

Sonra Hz. Hüseyin’le beraber katledilen 72 şehidi, açlığı, susuzluğu… Ve İslam dünyasına serpilen nifak tohumlarını, ayrılıkları, parçalanmaları...

 

Ehl-i beyt sevdalıları yüzyıllardır Kerbela için gözyaşları döküyor. Her Muharrem ayında yaralar tazeleniyor. Kerbela olayı karşısında duyulan acının yüreklerden taşarak şiirlere yansıdığını görüyoruz. Gelin XV. yüzyıl şairlerinden Bağdatlı Ruhî’ye kulak verelim:

           

Çâk kıl sîneni kim mâh-ı muharremdür bu

Ey gönül âh ü figân eyle ki mâtemdür bu

(Sineni çak et, parçala, Muharrem ayıdır bu. Ey gönül, ah ve figan et matemdir bu.)

 

Döktüler hâke bu dem âl-i Resûlün kanın

Ağla ey dîde ki kan ağlayacak demdür bu

(Bu zamanda Resul’ün ailesinin kanını toprağa döktüler. Ey göz ağla, ağla ki ağlayacak zamandır bu.)

 

Benzemez gayra gam-ı vâkı’a-yı katl-i Hüseyn

Nâr-ı hasretle gönüller yakıcı gamdur bu

(Hüseyin’in katlediliş olayı başka şeye benzemez, hasret ateşiyle gönülleri yakan gamdır bu.)

 

Anup ol vâkı’ayı ağlamayan bî-derde

Der melekler ne aceb seng-dil âdemdir bu

(O olayı anıp ağlamayan dertsizlere, melekler şaşar, ne kadar taş kalpli bir insan derler.)

 

Bedenin dâğ-ı siyahlarla siyeh-pûş eyle

Rûhiyâ karelere gir dem-i mâtemdür bu

(Bedenini siyah yaralarla ört. Ey Rûhî, karalara bürün matem zamanıdır bu.)


Yorumlar - Yorum Yaz