Direnişin Şiir Cephesi: Daima Rabia (sondakika32.com)

DİRENİŞİN ŞİİR CEPHESİ: DAİMA RABİA
 
Daima Rabia” isimli kitap elimize ulaştı. Bu kitap her yönüyle farklı bir kitap.

Editörlüğü üstlenen Cevat Akkanat, kitabın hikâyesinin 14 Ağustos 2013 gününden başladığını söyleyerek şöyle devam ediyor: “Darbeye karşı Rabiatul Adeviyye ve Nahda meydanlarında Ramazan ve bayram boyunca süren şanlı direniş o gün bir katliamla sona erdirilmek istendi.

Boğucu bir İzmir sabahında aldım katliam haberini, çaresizlik içinde. Günlerdir Mısır meydanlarındaki kardeşlerimizin kalp atışlarına uzaktan da olsa iştirak etmeye çalışıyorduk. Fakat şimdi katliama uğramış bedenlerle ve o anları yaşamış kahramanlarla aynileşmek mümkün müydü? Ne yapabilirdik?”

İşte elimizdeki kitap, bu “ne yapabilirdik?” sorusunun cevabı aslında. Cevat Akkanat, Mısır için bir şeyler yapabilmek adına ulaşabildiği şairlerle irtibata geçiyor. Şairler duyarsız kalmıyor. Mısır için yazılan şiirler Cevat Bey’in girişimleriyle  Milli Gazete sayfalarında yayınlanmaya başlıyor.

Kısa sürede şiirler birikiyor ve şiirleri kitaplaştırma fikri doğuyor. Sultanbeyli Belediyesi fikri benimseyerek işi sahipleniyor. “Daima Rabia”, Türkçe, İngilizce ve Arapça olmak üzere titiz bir baskıyla 405 sayfa olarak 3 dilde yayınlanıyor. Şairlerin hayat hikayelerini ve şiirleri Türkçenin yanında İngilizce ve Arapça olarak da buluyoruz. Sultanbeyli Belediyesi, kitabın basımını üstlenmekle kalmadı, “Daima R4bia 40 Şair 40 Şiir” ismiyle bir şiir dinletisi düzenleyerek kitabın tanıtılmasını da sağladı.

Kitapta birbirinden değerli şairlerin şiirlerini buluyoruz. Bu isimleri teker teker saymak gerek: Bahaettin Karakoç, Nurettin Durman, Cahit Koytak, Mehmet Atilla Maraş, Arif Ay, Ahmet Mercan, Recep Garip, İbrahim Eryiğit, Şakir Kurtulmuş, Adem Turan, Nurullah Genç, Bünyamin Doğruer, Müştehir Karakaya, Rasim Demirtaş, Tayip Atmaca, Adem Karafilik, Alâaddin Karaca, Arif Dülger, Abdurrahman Adıyan, Rafhet Candan, Sergül Vural, Abdulhakim Koçin, Hayrettin Orhanoğlu, Osman Aktaş, Cengiz Coşkun, Hicabi Kırlangıç, Yasin Mortaş, Mehmet Kurtoğlu, Mustafa Oğuz, Sıddık Ertaş, Bilal Tırnakçı, Fatma Esti, İnci Okumuş, Mehmet Aycı, Murat Soyak, Ersin Karaca, Mustafa Uçurum, Gökhan Serter, Hüseyin Kaya, Vural Kaya, Yunus Emre Altuntaş, Behçet Yani, Mehmet Baş, Resul Tamgüç, Cihat Albayrak, Hatice Çay.

Sayfaları çevirdikçe şairlerin Mısır’la nasıl hemhal olduklarını görüyoruz, her birinin yüreği Adeviyye’de atıyor sanki. Sanki şairlerimiz o toprakların öz çocuğu. Rabia bizim Rabiamız, Nahda bizim Nahdamız, İskenderiye bizim, Kahire bizim, Sina bizim, Nil bizim. Recep Garip’in deyişiyle “Türkü türkü yayılan bir İstanbul’dur Nil’in suları”

Nurettin Durman’ın dizelerinde Adeviyye Meydanı’nda silahların gölgesinde tek yürek olup duaya duranların yakarışını duyuyoruz:
Ölüm yaz yağmurları gibi
Kurşunlarla geliyor aniden
Kandan güller açıyor aniden
Bize yardım et Allah’ım
 
Dünyanın bir ucunda demokrasi, özgürlük çığırtkanlığı yapan Amerika, Mısır’da demokrasi katledilirken neden susuyor? Cahit Koytak Amerika’nın yüzsüzlüğüne vurgu yapıyor:
Gergedan derisinden mi yüzün senin,
Fil derisinden mi, nedir?
Kör müsün, sağır mısın yoksa, sen Amerika?
 
Ve şair pek çok kişinin yapmak istediğini dizelere dökerek şiirini noktalıyor:
Tüh sana, Amerika,
Tüh sana Amerika, tüh sana!
           
Bahaettin Karakoç birkaç dizeyle olanı biteni özetleyiveriyor:
Mısır’daki
            Binlerce canan mal olan
                        Garip komedi
Bir darbe portresi ki
Her tarafından İsrail sırıtıyor
Darbeci generalse
Müslümanlık damarları tıkanmış
Bir bedevi
Yahudi tükürükleriyle
Vaftiz olan
Akbaba kılıklı
Çağdaş firavunlardan
Tayyip Atmaca, “demokrasi”nin bir sayı oyunundan ibaret olduğunu anlatıyor:
Demokrasi sayılardan bir oyun
Kurtlar tutar daim başını suyun
Kim diyor Müslüman uysal bir koyun
Sanmayın korkumuz ölmeden yana
 
Mehmet Atilla Maraş, Mısır’daki kutlu direnişi anlayamayanlara, insanların neden kurşunların önüne atladıklarını sorgulayanlara cevap veriyor:
Bir tek kelime uğruna
Sade bir kelâm için
Bunca gözyaşı, bunca kan, bunca ter
Hep bir ağızdan dillerde tekbir:
Allahu ekber!
            Allahu ekber!
                        Allahu ekber!
 
Recep Garip’in dizelerinde Esma’yı hatırlıyoruz. O melek yüzlü kızın şehit edilişi tekrar tekrar geliyor gözlerimizin önüne:
Esma düşer toprağa, Rabialar gelincik tarlası gibi
Yakalar damarlarımızdaki kanla
Bil ki toprağa düşen kan sular bütün bir insanlığı
Şehitler abidesinden doğar ay
Şehitler yükselir semalarda dolunay
Bir ebabil uçuşuyla gelir elbette Hızır
Gel artık, yüreğimiz hazır
 
Bestami Yazgan “Mazlum Dilekçe”sini Yüceler Yücesi’ne sunuyor. Tankların önene dikilenlerin, kurşunların karşısına silahsız çıkanların teslimiyetini, şehit olmak için Allah’a yalvaranların samimiyetini duyuyoruz:
Sürülsek, vurulsak, ölsek de ne gam!
Zalim, zelil olur; değişmez ahkâm.
Hem kahhar hem Cebbar hem de Züntikam…
Seni böyle anıyoruz Allah’ım!
Hicabi Kırlangıç, dalga dalga yayılan Rabia şuuruyla sesleniyor:
rabianın iffeti mümkün mü düşsün yere
bugün her şehid rabia bugün her yer mısır
 
Daima Rabia’nın Rabia ruhuna yeni anlamlar yükleyeceğine, İslam dünyasında yeni uyanışlara ve dirilişlere vesile olacağına inanıyoruz. Bu kitap “ne yaptınız?” diye sorulduğunda Cevat Akkanat ve diğer emeği geçenlere her iki alemde şahitlik edecek. Kendilerine sonsuz teşekkürler...
 
            www.mehmetpektas.com