Doğu-Batı

          DOĞU-BATI

            Hani her zamanki gibi bir gündü derler ya. Benim için de öyle bir gündü aslında. Yine gececiydim. Ve o akşam yine fabrikaya mal gelmişti. İşçiler depoya taşıma işini ezanla beraber bitirdiler. Sonra etraf iyice sessizleşti. Güvenlik kulübesinden çıkıp etrafı kolaçan ettim. Olağanüstü hiçbir şey yoktu. Kulübeye döndüm, televizyonu açtım. Abuk sabuk programlar..

Göz kapaklarıma bir ağırlık bindi. Tv yavaş yavaş karardı, sesler karışmaya başladı. sonra da sesler kesildi. Her yer karardı. Nasıl olduysa gözlerimi açtım, karşımda bembeyaz giyinmiş, ak sakallı nur yüzlü bir ihtiyar.. Adeta dilim tutuldu. Olduğum yerlerde çakılıp kaldım. Ak sakallı ihtiyar vakarını bozmadan küçük kulübenin orta yerine kadar geldi, yavaşça oturup bağdaş kurdu. Hayatımda ilk defa böyle bir şeyle karşılaşıyordum. Korkuyla heyecan arasında gidip geldim. “Amca” dedim “dede” dedim.. O hiç kıpırdamadan öylece oturuyordu. “İmdat” diyecek oldum sesim çıkmadı, ne oluyordu..

“Aman bana bir şey yapma” dedim, farkında olmadan oturduğum koltuktan kalmışım. İhtiyarın dudakları yavaş yavaş kıpırdamaya başladı. Sesi toktu, kelimelerin üstüne basa basa söylüyordu. “Burada herkes batıya gider” şaşırmıştım. Ne diyordu, ne demek istiyordu? Neredeyse düşüp bayılacaktım. Güçlükle “kim, nereye gider dede?” dedim. O aynı ses tonuyla “Burada herkes batıya gider” dedi. Elimi uzatıp dokunmak istedim cesaret edemedim. Ayaklarım titriyordu. Etrafıma bakındım kimse görünmüyordu. Aklım başımdan gitmişti sanki. Hiçbir şey düşünemiyordu.

İlahi bir işaret miydi, neydi?

Sonra güçlükle kapıya kadar gelebildim. Kapının kolunu bütün gücümle sıkıyordum. Açmak aklıma gelmiyordu. Ak sakallı ihtiyar ise hiç kıpırdamıyordu. “Dede” diye fısıldadım. Yine aynı ses tonuyla aynı cümleyi tekrar etti “Burada herkes batıya gider”

Nihayet dışarı çıkabilmiştim. Batıya doğru yürümeye başladım. Fabrikadan çıktım. Ana yoldan yürümeye devam ettim. Ne kadar yürüdüm bilmiyorum. karşıma bir yol ağzı geldi. “Nereye gideyim?” diye düşünürken birden ak sakallı ihtiyar yolun ortasında beliriverdi. Şaşkınlıktan “Dede” diyebildim o yine aynı ses tonuyla “Burada herkes batıya gider” dedi. korkudan aklımı kaçırtacaktım. Ve artık koşuyordum. Var gücümle batıya doğru koşuyordum. Beni neyin beklediğini bilmeden. Kan ter içinde kaldım, göğsüm acımaya başladı. Nefeslenmek için durmuştum ki ak sakallı ihtiyar yeniden belirdi ve aynı ses tonuyla aynı cümleyi tekrarladı “Burada herkes batıya gider” arkamdan gelmekte olan otobüsü fark ettim, hemen el kaldırıp durdurdum. Kendimi boş bir koltuğa bıraktım. Otobüs kalabalık olduğundan halim kimsenin dikkatini çekmemişti. Bir süre sonra otobüs yavaş yavaş boşalmaya başladı. Nihayet üç beş kişi kaldık. Onlar da indi. Şoför “Son durak abi” dedi. Ben de inmek zorunda kaldım. Yere ayağımı basar basmaz karşımda yine ak sakallı ihtiyar belirdi. Kalbim duracaktı, bu korkma mı, heyecan mı, çarpıntı mı ne? Bu karşımdaki in midir, cin midir, peri mi?

“Batı” diyebildim. O yine aynı ses tonuyla aynı cümleyi tekrarladı “Burada herkes batıya gider” Ne yapmalıydım? Yola dönüp bir taksi çevirdim. Taksici “Nereye abi?” diye sordu ben “Batıya” dedim. “Batıya gidiyorum.” Taksici bir süre bana dik dik baktı sonra kafasını önüne çevirdi. “Batıya?” Dedi

“Batıya” dedim. Taksici bir şeyler anlatamaya başladı, ben dinlemiyordum anlamıyordum. Aklımda hep ak sakallı ihtiyar ve “Burada herkes batıya gider” sözü. Zaman zaman taksicinin beni tedirgin bakışlarla süzdüğü de gözümden kaçmıyordu. Ne kadar gittik bilmiyorum. taksici “Abi Batıkent’e geldik” dedi. “Hangi mahalleye gideceğiz?” “Ben devam et” dedim, ”Batıya daha batıya..”

Taksici yine konuşmaya başladı, elinde adres falan var mı böyle bulunmaz falan filan.. Bir süre sonra gözüm taksimetreye kaydı. Cebimdeki parayı hesapladım. Artık inmem gerekiyordu. Param daha batıya gitmeme izin vermiyordu. Bu arada kendimi biraz olsun toparlayabilmiştim. “Müsait bir yerde ineyim” dedim. Parasını verip taksiden indim. Ak sakallı ihtiyarın taksiden iner inmez karşıma çıkacağını biliyordum. Nitekim öyle de oldu. Kaldırımın üzerinde bağdaş kurmuş oturuyordu, bembeyaz elbiseler içinde bir bulut gibiydi. “Dede” dedim, “Burada herkes batıya gider” dedi. ben tam batıya doğru yönelmiştim ki, vazgeçtim. Ve ak sakallı ihtiyarın karşısına geçip “Dede” dedim, “Ne var bu batıda?” Ak sakallı ihtiyar usulca başını kaldırdı, gözleri ateş saçıyordu, sorduğuma çoktan pişman olmuştum bile, kaşları çatıktı, hışımla yüzüme baktı. Korkudan ölmek üzereydim, yine aynı cümleyi tekrar edeceğini beklerken.

Ellerini kaldırıp “B.k var!” dedi öfkeyle.

Dizlerimin feri kesildi olduğum yere yığıldım. Ak sakalı ihtiyarın son sözü suratıma tokat gibi çarpmıştı. Birden gözlerimi açtım. Yanağım yanıyordu. Bir elimle yanağımı tutarak ayağa kalktım. Kapı vuruluyordu. Ali’yi gördüğüme hiç bu kadar sevinmemiştim. Kapıyı açtım kucakladım. Ali şaşırmıştı.

“Ne oldu oğlum? Niye açmıyon kapıyı? Bak bir daha nöbette uyuduğunu görmeyeyim şikayet ederim” dedi. “Hadi git evine yat” dedi. Sevinçle dışarı çıktım, “Oh be dedim rüyaymış” Sonra fabrikadan çıkıp doğuya gittim? Peki ne var doğuda; hiç. Ama en azından evim orada..  


Yorumlar - Yorum Yaz