Biiip

BİİİP  

Önceleri garip karşıladım. Hem de çok garip karşıladım. Diğer arkadaşlara “Neden böyle yapıyor bu adam?” diye soruyorum, hepsi de “Haaa o mu ona bakma o öyle yapar durur, alışırsın” diyorlar. Olur mu canım, normal bir şey mi? Durup dururken ortada hiçbir sebep yokken “biiip” diyeceksiniz.Beni ilk onunla aynı odaya verdiler. Küçücük odada iki kişiyiz. Bir de ciddi ki sormayın. Hatta ömrümde onun kadar ciddi onun kadar sert bir adam görmedim desem yalan olmaz. Ne gülüyor, ne de doğru dürüst konuşuyor. Ben de tabi
atım gereği çekingenim zaten. Konuşacak kimse olmayınca insan ne yapar? Ben işimden başımı kaldırmıyordum. Kaldırmıyordum ama tam dalıyorum birden “biiip” diye bir ses. Başımı kaldırıp bakıyorum adam sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyor. Kimi gün üç beş defa biipliyor kimi gün hiç biiiplemiyor. Önceleri benimle dalga geçiyor sandım. Kalkıp çıkışacağım “Ne yaptığını sanıyorsun sen diye?” Ama dedim ya hem çekingenim hem de daha yeniyim bir de adamın ciddiyeti…. En iyisi duymamazlıktan gelmek diye düşündüm ne kadar biiiplerse biiiplesin başımı kaldırmayacaktım ama olmuyor ki. Gece başımı yastığa koyuyorum kafamın içinde adamın biiplemeleri. Hava almak için tepelere, bahçelerin arasına gidiyorum biiip sesi peşimden geliyor.
Biraz zaman geçti baktım ki adam sadece bana biiiplermiyor daha doğrusu biiiplemenin benimle ilgisi yok. Kimi zaman bir vatandaşın işin görürken biip diyor, kimi zaman çay içerken, yemek yerken, yürürken biiipliyor. Çok çok tuhaf.Birkaç ay sonra Osman şef oldu. Ayrı bir odaya geçti. Ben de tıpkı diğer memur arkadaşlar gibi bu biiplemelere alıştım. Tek başıma odamda otururken o biiplemeleri aradığım günler bile oldu.Kaç ay geçti, kaç ay geçti bilemiyorum, yeni bir memur tayin oldu. İsmi Salih. Salih’i benim odama verdiler. Ama odada fazla durmuyordu. Adam benim gibi değil çok girişken, aktif birisi. Bir iki gün içinde herkesle samimi oluverdi. Bir gün Osman’a bir evrak götürmüş arkasını, dönüp gelirken biip diye bir ses duymuş. Sağına soluna bakmış Osman’ın biiiplediğini nerden bilsin. Sonra lavaboda bir biip daha duymuş. Nihayet Osman’ın biiplediğinden emin olmuş. Hemen yanıma geldi, abi böyle böyle oldu diye. Ben de tıpkı bir zamanlar bana dedikleri gibi “Haaa o mu? Ona bakma o öyle yapar durur, alışırsın” dedim. Salih, “Ben gidip bir sorayım” dedi. Ben “Neyi soracaksın?” dedim. “Abi biip” diyor, “Koskoca adam. Olur mu hiç, dalga mı geçiyor benimle?” dedi. Ben “Yooo, dedim olur mu öyle şey! Ben de ilk zamanlar senin gibi düşündüm ama sonradan alıştım” dedim. Salih ikna olmuş gibi göründü ama ikna olmadığı belliydi. Sonraki günlerde her biiplemede Salih yanıma gelmeye başladı “Abi yine biiipledi, abi yine biipledi” diye. Salih’in merakı benim ilk günlerdeki merakımı yeniden canlandırdı. Öyle ya koskoca adam durduk yere neden biipler durur? Çocuk bile olsa acayip karşılanır. Sormak lazım. Ama ben hayatta Osman’a gidip soramam. Dairedeki diğer arkadaşlara sorduk, bilen yok. Salih’e “Bu biiiplemenin sebebini gidip kendisine soralım” dedim. “Tamam abi” dedi. Hemen kalkıp odasına gittik. Ben Salih sorar diye bekliyorum ama o girişken, o aktif adam Osman’ın odasına girince susup kaldı. Ben ona kaş göz işareti yapıyorum, “Sor”, diye o bana yapıyor “Sen sor” diye. Böyle bir hafta boyunca her gün adamın odasına gittik gittik geldik. Kimi zaman Osman biiipledi. Ama soramıyoruz. En sonunda ben sorabildim. Soruncaya kadar da canım çıktı desem yeridir. Adam uzun bir “aah” çekti. “Boş verin arkadaşlar” dedi. Sustuk. Uzun bir sessizlik oldu. Sonra Osman biiip dedi. Bir süre daha sessizlik oldu. Osman’ın yüzüne baktım, o sertlik, soğukluk kaybolmuştu. Nasıl anlatayım, duygusal, hassas bir ifade vardı yüzünde. Osman, derin bir nefes aldı:-“Bu biipleme bende sonradan oldu” dedi. “Memuriyete başladığım sıralar. İlk zamanlar yadırgarlar ama sonra alışıyorlar. Bir defasında ev sahibi kendisine yapıyorum sanıp bizi kapı dışarı etti. Bir defasında da oğlanın öğretmeni üzerine alındı, çocukcağıza neler çektirdi.” Salih, Osman söze başlayınca açıldı-“Biip dedin diye mi şefim” dedi            -Evet. Biip dedim diye            -Şefim farkında olmadan mı dedin yoksa bilerek mi?            Osman, çok sakin görünüyordu, sesi de hiç alışık olmadığımız kadar yumuşaktı            -Yok bilerek değil, sanki hapşırma gibi, elimde olmadan..            -Yaa            -İşte araba yüzünden             -Araba?            -Araba ya. Memuriyete ilk başladığım zamanlarda bir araba almıştım. Hep hayalimdi. Bir araba sahibi olmak istiyordum. Yatılı okulda okurken geceleri çıkardım. Bir tepe vardı altından ana yol geçerdi. Ben o tepeye çıkar, saatlerce yoldan geçen arabaların ışıklarını seyrederdim. Sadece yatılı okulda değil. Çocukken bile köyde nerde bir traktör, motosiklet falan görsem üstüne çıkar sürüyor gibi direksiyonu sallardım. Kornasına basıyor gibi yapar biiip derdim.             -Eee-Neyse uzatmayayım memurluğa başladım. Yemiyorum içmiyorum, akşamları ve hafta sonları ek iş yapıyorum. Tek isteğim sıfır kilometre kırmızı bir araba almaktı. Sabah akşam hayaller kuruyordum. İki sene kadar sonra hesabımı yaptım. Sağdan soldan borç buldum. İyi hatırlıyorum arabayı alacağım gece sabaha kadar uyuyamadım. Sabah erkenden gidip galerinin önünde bekledim. Galeri açıncaya kadar belki bir iki saat geçmiştir. İşte hesap edin bendeki araba sevdasını.            Offf aklıma geldi o günler. Lafı uzatmayalım. Ben arabaya kavuştum. Sevinçten çıldıracağım. Akşama arabayla dolaştım, her sokakta kornaya basıyorum biip diye. İlk gün arabanın içinde yattım. Sonrası kötü işte            -Kaza mı yaptın?            -Yookk            -Ee?            -Yeni bir şey alan adama ne derler arkadaşlar            -Ne densin hayırlı olsun derler.            -Ahh ahh! Dediler tabi hayırlı olsun dediler. Birisi dedi ki, iyi bu arabayı almışsın da bunun mavisini alsan daha iyiymiş. Birisi sarısını alsan daha iyiymiş. Station olsa iyimiş. Kapısı şöyle olsa iyimiş. Şu modelden alsaydın ya. Şu markadan alsaydın ya. Bunlar çok yakar, yakmayanından alsaydın ya, mazotlu alsaydın, şöyle alsaydın böyle alsaydın.             Yahu almışım işte. Güzel deyin iyi deyin. Yok demiyorlar. Bunun direksiyonu şöyle, arkası böyle, üstü bagajlı olsaydı, motoru böyle olsaydı. Kimileri de çıkıyor sen ne yapacan arabayı tek başına bir adamsın, bu parayla arsa alsaydın, bankaya koysaydın, eşya alsaydın, eve yazılsaydın, nasıl ödeyecen bunun borcunu, parçası pahalıdır daha neler neler ben ne yaptım biliyor musunuz?            -Ne yaptın? -Dayanamadım. Bir gün arabayı götürüp bir uçurumdan aşağı yuvarladım. Daha sonra da ne oraya uğradım, ne de bir daha araba aldım.            -Yazık olmuş            -Hayır hayır yazık olmadı. Aksi halde bana yazık olacaktı. Arabayı atmasam çıldıracaktım. İşte ilk defa arabayı atıp da sırtımı döndüğüm zaman biiip dedim. O gün bugündür böyle hapşırık gibi esneme gibi elimde olmadan biip derim.            Salih de ben de duygulanmıştık. Osman’ın gözleri doldu, ben hemen müsaade istedim çıktık. Tam kapıdan çıkarken bir biiip sesi geldi. Hemen arkasından da hıçkırık sesleri duymaya başladık. 
Yorumlar - Yorum Yaz