• Mehmet Pektaş
    • Şair-Yazar
Cesur Kaşifler çıktı.
5 kitaplık yeni seri. Çocuklar bu seriyi çok sevecek.
Adam Olacak Çocuk Serisi
Seri yeni kitaplarla devam ediyor.
Macera kitapları çıktı.
Dr. Mehmet Pektaş'ın 5 kitabı birden çıktı.

Ana sayfa

Gece yarısı tam başımı yastığa koymuştum ki telefonum çaldı. Arayan numara telefonumda kayıtlı değildi. Telefona cevap verip vermemek konusunda tereddüt ettim. İster istemez parmağım yes tuşuna gitti. “Alo!” der demez karşımdaki tok ses: “Babanın selamı var her zamanki yerde seni bekliyor.” dedi. “Baba firar mı etti?” diye soramadan telefon kapandı. Sesi tanımıştım bu Arap Hasan’dan başkası değildi. Hemen fırlayıp gardıroptan siyah takım elbisemi çıkardım. Dolaba astığım gibi duruyordu, biraz ütüsü bozulmuş, biraz da tozlanmıştı o kadar. Aceleyle ütüyü fişe taktım. Bunca yıl sonra babanın karşısına ütüsüz elbiseyle çıkmak olmazdı. Ütü ısınırken koşup ayakkabılarımı boyadım. Kilo aldığım için takım elbise üzerime dar geldi. Pantolonu ilikledikten sonra fermuarı zor çektim. Göbeğim iyice belirginleşmişti. Gömleğin düğmeleri koptu kopacaktı. Hareket ederken omuzlarımdan birisi tutuyor gibiydi. Epeydir takmadığım güneş gözlüklerimi ve Korona virüs yüzünden bir hevesle aldığım siyah maskemi takındım.
40 yazarın bir araya gelmesiyle ortaya çıkan Ey İnsan Sana İki Çift Lafım Var, Yafes Kitap etiketiyle çıktı. Editörlüğünü İsmet Erdal'ın yaptığı eserde yazarlar insana ve insanlığa dair yazılar kaleme aldılar. Kitapta Mehmet Pektaş'ın kadın cinayetlerine dikkat çekmek üzere yazdığı Ölmek İstemiyorum isimli yazıya yer verildi.
Derginin bu sayısına Mehmet Pektaş'ın yanı sıra Gufrani, Salman Kapanoğlu, Arif Bilgin, Ertuğrul Çoban, Halit Yıldırım, Tacettin Şimşek, Adem Efe, Ahmet Şevki Şakalar, Ozan Mizani, Fatih Kandemir, Ahmed Süreyya Durna ve Hacı Musa Tuncer'in yazı ve şiirleri yer alıyor.
İntikam zamanı gelmişti. İlk hedefimiz Çil Hasan’dı. Vakit kaybetmeden harekete geçtik. İnsanlar artık bizi fotoğraf çekerken görmüyorlardı. Kahvede, yolda, sokakta hep Serkan’la kafa kafayaydı. Çok önemli bir konuda konuşuyorduk güya. Tırı Mahmut ne konuştuğumuzu öğrenmek için çok çaba sarf etse de başarılı olamamıştı. Kahvede konuşurken alttan alttan Çil Hasan’a bakıyorduk. Çil Hasan bunun farkına varmıştı. Birkaç defa masamıza geldi. “Hayırdır ne konuşuyorsunuz?” dedi. “Hiç işte... Havadan sudan.” dedik. “Bana bakıp konuşuyorsunuz.” dedi. “Yoo, sana öyle gelmiş.” dedik. İnanmadı. Biz de inanmasını beklemiyorduk zaten. Böylece birkaç gün daha geçti. Çil Hasan kendisiyle ilgili bir şeyler konuştuğumuzu biliyordu. Bu yüzden bizi kollamaya başladı. O bizi biz de onu takip ediyorduk. Sonunda karşımıza geçti: “Sizin derdiniz ne?” dedi. Serkan’la birbirimize bakıştık. “Ne derdimiz olacak ki?” dedim.
Köyde hayat normal seyrinde devam ediyordu. Günümün büyük kısmını kahvede geçiriyordum. Cin Ali emir erim gibi olmuştu; sık sık halimi, hatırımı, bir emrim olup olmadığını soruyordu. Tırı Mahmut, semerlerine gözü gibi bakıyor, dört gözle Serkan’ın gelişini bekliyordu. Kaymakamdan ve hâkimden korktuğu için köye eşek getirmiyordu. Fakat yine boş durmuyor, köyleri geziyordu. El altından semer almaya çalıştığını tahmin ediyordum. O gün sabah kalktığımda benim Toros garajda yoktu. Hanıma: “Nerede araba?” diye sordum. “Sabah erkenden Tırı Mahmut gelip götürdü.” dedi. Sinirlendim: “Niye sokuyorsunuz şu adamı eve?” dedim, bağırıp çağırdım.
... 33 ...